FOTOĞRAFÇILIĞIN TEMEL KAVRAMLARI
OBJEKTİF
Objektif "Çekilecek nesneden gelen ışıkları toplayarak film üzerine net
düşmelerini saylayan mercekler topluluğudur." Fotoğraf makinesinin en önemli
parçasıdır. Objektifin son merceğinin görüntü düzlemine olan uzaklığına odak
uzaklığı adı verilir. Görüntü boyutu 24X36mm boyutunda olan makineler için
normal objektifiin odak uzunluğu 50mm civarındadır.
Fotoğraf makinesinin objektiflerinin
değiştirebilmek ya da zoom kullanarak bir objektifin odak uzaklığını
ayarlayabilmek, çalışmalarınıza yepyeni bir çeşitlilik getirecektir. 35mm'lik
SLR'ler için seçebileceğiniz, farklı odak uzaklıkları olan birçok objektif
vardır.
Seçilebilecek bir sürü objektif
olmasına karşın resim çekmeye çıkıldığında sadece en gerekli olanlarını yanınıza
almanız iyi olur. Çeşitli hızlarda filmler seçin ve yanınıza, fotoğraf
makinesine takılı standart objektiften başka sadece bir geniş açı objektif ve
orta dereceli bir teleobjektif alın.
Objektif
hızı
Objektifin maksimum diyafram açıklığı ne kadar fazlaysa (f sayısı küçük), objektif o kadar hızlı demektir. Objektif hızı özellikler SLR kullanlar için önemlidir. Çünkü, SLR'lerde vizördeki görüntünün parlaklığı objektiften giren ışığın miktarına bağlıdır. Ayrıca, geniş bir diyafram açıklığı loş ışıkta resim çekebileceğiiniz anlamına gelir. Genellikle, odak uzaklığı arttıkça objektiflerin hızı azalır.
Objektifin maksimum diyafram açıklığı ne kadar fazlaysa (f sayısı küçük), objektif o kadar hızlı demektir. Objektif hızı özellikler SLR kullanlar için önemlidir. Çünkü, SLR'lerde vizördeki görüntünün parlaklığı objektiften giren ışığın miktarına bağlıdır. Ayrıca, geniş bir diyafram açıklığı loş ışıkta resim çekebileceğiiniz anlamına gelir. Genellikle, odak uzaklığı arttıkça objektiflerin hızı azalır.
Objektif Çeşitleri:
- Standart (normal) objektifler: 35mm format için standart objektif 50 ya da 55mm'dir. SLR satın alırken bu odak uzaklığındaki fotoğraf makinesinin fiyatına dahildir. Çektikleri görüntüler, aşağı yukarı çıplak gözle görülenin aynısı olduğu için standart objektif diye bilirler.
Standart objektifler genel amaçlı fotoğraflar için mükemmeldir. Standart objektifler genelde en hızlı objektiflerdir ve maksimum diyafram açıklıkları geniştir (f1.4 gibi). Bu yüzden standart objektifler SLR netleme ekranında çok parlak bir görüntü oluşturular.
- Balıkgözü objektif: Görüş açısı en geniş olan objektiftir. Balık gözü objektiflerde dikey ve yatay çizgiler anarmol şekilde bozulmalara (distorsiyon) uğrar. Kullanım alanları sınırlı olmakla beraber yaratıcı görüntüler elde etmek için kullanılırlar.
- Geniş açılı objektifler: Standart objektifler ya da tele objektiflere göre daha geniş bir alanı görebilirler. Geniş açılar 35mm'den başlar 21mm'ye kadar iner. Bundan küçük geniş açılar, görüntünün kenarında biçim bozulmasına neden olabilir.
Manzaralar, geniş panaromalar, etkileyici bir gökyüzü ve kalabalık sahneler için geniş açı idealdir. Sıkışık iç mekanlarda çalışırken de yararlıdır.
- Teleobjektif (Dar açılı objektif): Bu tür objektifler 75mm ile 1200mm arasındadır. 90 ile 250mm arasındaki bir teleobjektif en kullanışlı olanıdır. Yine de, 250mm'lik bir objektifin ağır olduğu ve makineyi elinizde tutarak fotoğraf çekerken, elin titremesinden dolayı resmin bozulmaması için, hızlı enstantane kullanmanız gerektiğini unutmayın.
Vahşi hayvan ve doğa fotoğrafları gibi uzaktaki konuları yakına getirmekte, teleobjektifler mükemmeldirler. Ayrıca, orta ve arka planı büyütüp ön planı küçültükleri için de ilginç perspektif etkiler yaratırlar. Birçok fotoğrafçı 35mm'lik makinelerde yüzün bütününü gösteren portre çekimleri için 90mm'lik objektifleri ideal sayar.
- Zoom (Değişken odaklı) objektifler: Kompakt fotoğraf makinesi almak istiyorsanız 35 ile 90mm arasında zoom yapabilen sabit objektifli bir makine, imkanlarınızı artıracaktır. SLR sahipleri içinse, oratalama 24-35mm, 28-50mm, 35-70mm, 80-210mm, 200-600mm'lik zoom objektifler vardır. Zoom objektifle, minimum ve maksimum değerleri arasındaki odak uzaklıklarında, tıpkı odak uzaklığına sahip sabit odaklı odjektifler gibi işlev görürler. Yine de, sabit odak uzaklığı olan objektiflerin optik kalitesi, zoom objektiflerden daha iyidir. Ayrıca zoom'kar sabit odaklı objektiflerden çok daha ağırdır.
- Resim sabitleyici objektifler (Image Stabilizer): Bu objektifler elin titremesinden dolayı resmin bozulmasını büyük ölçüde önler dolayısı ile daha yavaş enstantanelere imkan verir. Özellikle doğa fotoğraflarında çok kullanışlıdır. Fiyatları oldukça pahalıdır.
- Makro objektifler: Yakın plan çekimleri için kullanılan objektiflerdir, 1:1 görüntü verebilirler. Makro ayarları olan zoom objektifler de vardır.
- Aynalı objektif: Yapılışında çeşitli aynalar kullanılan objektiflerdir. Çeşitli aynalar kullanılarak odak uzaklığı arttırıldığından objektif boyu aynı odak uzaklığındaki diğer objektiflere göre daha kısadır.
DOĞRU POZLAMA
Pozlandırmayı üç etken belirler: filmin ışığı olan duyarlılığı
ya da "hızı" (Uluslararası Standartlar Organizasyonu [ISO] tarafından verilen
sayılarla belirlenir) objektif diyaframının açıklığı (f sayısı ile ayarlıdır);
ve obtüratörün açık kalma süresi ya da "enstantane" (saniyenin kesirleri olarak
ölçülür: 1/1000 sn vb.). Doğru pozlandırmanın elde edilmesi, özellikler
fotoğrafçılığa yeni başlayanlar için oldukça zordur. Bu konuda, zaman zaman
deneyimli profesyoneller bile hata yapabilir. Öte yandan günümüzün yarı ya da
tam otomatik pozlandırma programlı fotoğraf makineleri diyafram ve enstantaneyi
otomatik olarak ayarlar ve genellikle iyi verirler. Buna karşın belirli bir
konuyu çekerken etkin bir görüntü elde edebilmek için tek bir enstantane ve
diyafram açıklığı birleşimine bağlı kalmak gerekmez. Bu yüzden fotoğraf makinesi
seçerken, pozlandırması elle (manuel olarak) ayaralanabilen, hiç değilse bir
diyafram ya da enstantane öncelikli pozlandırma programı olan bir makine tercih
edilmelidir.
Doğru poz değerini sizin hesaplamanız gerekir. Çünkü
çekeceğiniz fotografın duygusunu hangi poz değerlerinin daha iyi vereceğini
sizden daha iyi kimse bilemez. Çektiğiniz fotografın en önemli bölümü
görülmesini istediğinizden daha açık görünüyorsa fazla pozlandırdınız daha koyu
görünüyorsa az pozlandırdınız demektir.
f | 2 | 2.8 | 4 | 5.6 | 8 | 11 | 16 | 22 |
enstantane | 1/1000 | 1/500 | 1/250 | 1/125 | 1/60 | 1/30 | 1/15 | 1/8 |
Yukarıdaki tablodaki f ve enstantane değerlerinden eşit
miktarda ışık geçer. Yani f:5.6 1/125 değerlerinde geçen ışık miktarı f:8 1/60,
f:11 1/30 veya f:16 1/15 değerlerinde geçen ışık miktarları
aynıdır.
Pozlandırmada önemli olan hangi değerleri seçeceğimiz.
Yukarıdaki tabloda düşük enstantane ve f değerlerini (f:22 1/18) seçersek. Bize
alan derinliği fazla olan bir görüntü sunacaktır. Ama 1/8 lik poz süresi
makinayı oynatmadan tutmamız gerektiğini söyleyecektir. Bu durumda elle
yapılacak çekimlerde görüntünün bozulmasına neden olacaktır. Yine yukarıdaki
tabloda f:2 1/1000 değerlerinde yapacağımız çekimde diyafram açıklığı en büyük
değerde olmasına karşın 1/1000 lik poz süresi film düzlemine düşecek ışık
miktarının yeterli olmadığı durumu yaratacak bu da konumuzun görüntüsünün
fotografta belli belirsiz çıkmasına neden olacaktır. Çekeceğimiz konu ne kadar
hareketli ise o derece yüksek enstantane değerleri kullanarak hareketi
dondurabiliriz.
Bazı fotoğraf makinelerinin kademesiz enstantane ayarları
verdır; yani, belirtilen sayıların arasında da enstantane ayarı yapmak
mümkündür.
FOTOĞRAFTA FLAŞ KULLANIMI
Flaş ünitelerinin hemen hemen hepsinde konudan yansıyan ışığı
ölçen ve flaşın çakma süresini kontrol eden ışığa duyarlı bir foto elektrik
hücre vardır. Buna karşın, "özel kullanımlı" flaş üniteleri olan bazı makineler
flaşın çakma süresini filmden yansıyan flaş ışığını ölçerek ayarlar ve film tam
olarak pozlandığı zaman flaş ışığını keser. Bu özel üniteler, yuvalarına bir kez
takıldıktan sonra, makinenin bir parçası haline gelirler. Makinenin devrelerine
kilitlenerek flaş verimine uyum sağlamak için gereken enstantane ayarını
yaparlar ve makineden aldıkları diyafram ayarı ve film hızı bilgilerini
değerlendirerek ne kadar flaş ışığı kullanılması gerektiğini tespit
ederler.
Kırmızı göz
Eski kompakt makinelerdeki gömme flaşların zaman zaman
yarattığı ve "kırmızı göz" olarak bilinen sorun, çekitlen resimde insanların
gözbebeklerinin parlak kırmızı gözükmesidir. Bunun nedeni, flaşın makinenin
objektifine çok yakın olmasıdır. Sabit ve öne doğru bakan bir flaş kullanıldığı
zaman bu sorunla karşılaşmak kaçınılmazdır. (Daha kaliteli kompakt modellerde
geliştirilmiş tasarımlar "kırmızı gözü" ortadan kaldırmıştır.) SLR'ler daha
büyük olduklarından flaş kafasıyla objektif arasındaki uzaklık bu ektiyi ortadan
kaldırır.
Flaş ışığının yansıtılması
Doğrudan öne bakan bir flaş kullanırken karşılaşabileceğiniz
başka bir sorun da elde ettiğiniz görüntünün donuk ve kaba olmasıdır. Günümüzde
yapılan ayrı flaş ünitelerinin çoğunda aşağı yukarı ve / ya da sağa sola hareket
edebilen kafalar sayesinde ışık tavana ya da yakındaki bir duvara doğrultulup
yansıtabilir. Bu şekilde elde edeceğiniz sonuç daha yumuşak ve doğal görünür.
Eğer, renkli film kullanıyorsanız, flaş ışığının, yansıtıldığı yüzeylerin
rengini alacağını ve bunu resmin bütününe yayacağını dikkate almanızda yarar
vardır.
Refletörden yansıtılmış flaş
Doğrudan kullanılan flaş doğal olmayan bir aydınlatma yapar.
Eğer flaş ışığı, flaş ünitesine takılan ve renk sıçramasını önleyen özel bir
reflektörden yansıtılırsa aydınlatma çok daha doğal görünür.
Flaş ışığının azalması
Flaşın aydınlatma gücü çok çabuk azalır. Flaşla konu arasındaki
uzaklığı iki katına çıkardığınız zaman ışığın yayıldığı alan dört katına çıkar;
böylece, flaşın gücü dörtte bire iner. Flaşla çekilen resimlerde öndeki
nesnelerin iyi aydınlatılmış olmasına karşın arkadakilerin karanlık, ve giderek
görünmez oluşu bu yüzdendir. Bundan kaçınmak için flaşınızın çekeceğiniz
resimler için yeterli olmasına dikkat edin. Flaş gücü, güç sayısı (GN) ile ifade
edilir.
- GN büyüdükçe flaşın verimi artar.
- GN büyüdükçe flaşın verimi artar.
Işığın yayıldığı alanın objektifin açısından küçük olduğu
durumlarda da flaş gücünün azaldığı görülür. Bu durumda, resmin ortası çok iyi
pozlandığı halde, görüntü, kenarlara doğru kararır. Bunu önlemek için ya
objektifinizi değiştirip daha dar açılı bir objektif kulanmanız ya da flaşın
önüne ışığı dağıtan bir filtre takmanız gerekir.
GENEL FOTOĞRAF TEKNİKLERİ
Fotoğraf çekerken öncelikle fotoğraf makinesini iki elimiz ile tutmalıyız.
Ayrıca kollarımızın dirseklerimizden vücudumuza yapışık olmasını sağlamalıyız.
Deklanşöre basmadan önce derin bir nefes almalıyız. Bunlar fotoğraf makinemizi
titretmeden ya da titretmeyi minimum a indirerek fotoğraf çekmemizi sağlayan
temel önlemlerdir. Mümkünse bir duvar ve benzeri bir yere yaslanmak suretiyle,
duvardan destek alarak da çekimlerimizi gerçekleştirebiliriz. -Özellikle portre
fotoğrafları çekerken, arka planın sade olmasına özen göstermeliyiz. Böylece hem
konuyu ön plana çıkartmış, hem de fotoğraf makinemizin doğru yere odaklanmasında
büyük kolaylık sağlamış oluruz. Arka planda kadraj içerisine giren, ilgi
odağının dağılmasını sağlayan objeler varsa ve başka bir şekilde kadrajlamamız
mümkün değilse, bu sefer de net alan derinliğini kısarak (diyaframı açarak f:2,8
ya da f:4 gibi) çok daha etkileyici fotoğraflar çekebiliriz. -Bazı fotoğrafların
göze çarpan ve onları çarpıcı kılan yanları vardır. Bu sebeplerden biri de
fotoğraftaki güçlü kompozisyondur. Fotoğraftaki kompozisyonun basit tanımını;
Kadraj içerisindeki objeleri, göze hoş şekilde seçmek ve düzenlemek şeklinde
yapabiliriz. Öyleki bazı anlarda fotoğraf makinemizin küçük hareketleriyle çok
değişik kompozisyonlar yakalayabiliriz. Genel olarak çoğumuzun, fotoğraf
çekerken yaptığı bir hataya değinmek istiyorum, o da konuyu kadrajın tam
ortasına yerleştirmektir. Bu şekilde çekilen fotoğraflar daha az hareketli ve
çok daha az dikkat çekici olurlar. Bunun önüne geçmek için, çekeceğimiz kareyi
aklımızdan yatay ve dikey olarak üç eşit parçaya bölelim. Bu çizgilerin
kesiştiği noktalar iyi bir kompozisyonda ilgi merkezinin yerleşeceği en doğru
dört noktayı gösterir. Bu noktalra fotoğrafçılıkta dört altın nokta denir.
Manzara fotoğrafları çekerken de ufuk çizgisinin bu çizgilere paralel ve
kadrajın üçte birini dolduracak şekilde yerleştirmeliyiz. Ufuk çizgisinde
oluşacak eğrilik kesinlike istenmeyen bir durumdur.
İSO-ASA AYARI
“Şimdi de ISO - ASA ayarları hakkında biraz bilgi vermeye çalışayım; ISO:
fotoğraf filmlerinde, ışığa duyarlılık derecesini belirleyen standart ölçüm
sistemidir. Kullanımından örnekler verecek olursak: -Uzun pozlama yapmayacağımız
ve alan derinliğini kaybetmek istemediğin zaman ISO ayarlarını yükseltebiliriz.
-Akşam üzeri az ışık altında dışarıda çekim yapmak istiyoruz, 1/125
enstantanenin altına da inmek istemiyoruz, çünkü titreşime karşı hassasiyet
artabilir. Bu sebeple enstantaneyi 1/125 ayarlayıp diyaframı sonuna kada
açıyoruz (f:2,8 f:3,7 gibi) ve ISO'yu 50 olarak ayarlıyoruz. Fakat sonuç bize
karanlık geliyor, o zaman aynı enstantane ve diyafram ayarıyla ISO'yu 200'e
getirip çok daha iyi sonuç alabiliyoruz. (Verdiğim değerler ortam şartlarına
göre değişiklik gösterebilir) -Yine dışarıdayız ve öğle vakti 50 ISO ile bir kuş
fotoğrafı çekeceğiz, diyafram f:4 ya da f:5 enstantane ise 1/1000. Çekimiş
olduğumuz fotoğrafa baktığımızda kuşun net, hareketli kanatlarının ise flu/blur
olduğunu görüp enstantaneyi 1/2000'e çıkartmak istiyoruz ama ışık yeterli değil,
işte o zaman ISO'yu 400 olarak ayarlayıp enstantaneyi 1/2000'e çıkartabiliriz ve
istediğimiz sonuca ulaşmış oluruz. ISO ayarlarını yükseltmenin avantajları
olduğu gibi dez avantajları da vardır. ISO yükseldikçe grain ya da noise
(fotoğrafta kirlilik/kumlanma) da artar, bunun sebebi CCD'ye fazla voltaj
giderek CCD'nin ısınmasıdır. Gece yapılan çekimlerde düşük iso ve kısık diyafram
kullanılır, bunlar detayları ortaya çıkartmak için gereklidir. Fakat bu esnada
hızlı enstantane ayarından ziyade düşük enstantane ayarı ve kesinlikle
tripod+self timer kullanmak gerekir. ”
KAR FOTOĞRAFLARI
Kar fotoğrafları çekerken en çok pozlama konusuna dikkat edilmesi gerekir.
Makinelerin ışık ölçerleri %100 beyaz üzerinden değil de %18 gri üzerinden ışık
ölçerler. Bu sebeple makinein otomatik poz değerleriyle bir kare çekildiğinde,
kar genellikle gri ya da açık mavi (griye yakın) çıkabilir. Karın beyaz
çıkmasını sağlmak için en az bir ya da iki stop fazla pozlamak gerekir. 1 ila
1.5 stop fazla pozlarsak, kar üzerindeki detaylar da alınır. Ancak gölgeler ve
koyu nesneler üzerindeki detaylar kaybedilir. 2 stopluk ilave pozlama tam
anlamıyla beyaz , ancak detaysız bir kar görüntüsü verir. Bu defa da koyu
alanlardan daha fazla detay alınır. Kar için yapılacak manuel beyaz ayarı ise;
normalde Kodak'ın %18'lik gri renk kartı üzerinen yapılır. Fakat yanımızda bu
kart yoksa (daha önce başka bir topic de de yazdığım gibi) elimizin üst
kısımından alacağımız değer bizi doğru sonuçlara götürür. Elimizden değer
alırken, elimizin kadrajı tam anlamıyla doldurmasına ve elimzin üzerine kendi
gölgemizin düşmemesine de dikkat etmeliyiz. Kar üzerindeki bir yaprağı ya da
çiçeği çekerken de spot ölçüm yapmakta fayda vardır. Lapa lapa yağan kar için de
flash kullanmak yağan kar tanelerini arka plandan ayırıp keskin çizgiler ile net
bir şekilde yakalamamızı sağlar. Tipi şekline yağan kar için düşük enstantane ve
flash ile çok farklı etkiler yaratabiliriz.
DİYAFRAM&ENSTANTANE
Diyafram Açıklığı Enstantene Değeri
IŞIK
1. Cephe Işığı :
Işık kaynağı az veya çok kameranın arkasındadır. Kontrastlık, başka aydınlatma şekillerine oranla daha düşüktür. Renkli fotoğraf için temel bir avantaj sayılabilir. Cephe ışığı aynı zamanda en düz ve en yassı etkiyi verir. Gölgeler tamamen veya kısmen objenin arkasındadır ve objektif tarafından görülmezler. Doğru renkler almak için cephe ışığı tavsiye edilse bile bu ışıkta hacim ve derinlik etkisinin en az seviyede olduğu bilinmelidir. Yüzde yüz cephe ışığı çok enderdir. Çünkü ister fotoğrafçının arkasındaki güneş, ister makinenin üzerine takılı flaş olsun, optik eksenden biraz kaçık olunca objenin bir yanında ince gölgeler belirmeye başlar. Gerçek cephe ışığı için en iyi kaynak ring–flaşlardır. Çünkü objektifi kuşatan bu halka biçimindeki lamba gerçekten gölgesiz görüntü verir.
2. Yanal Işık:
Işık kaynağı konunun yan tarafındadır. Ön taraftan ziyade hafifçe arkaya kaymış durumdadır. Üç boyutluluk yan ve önden aydınlatma izleniminin ve renk veriminin iyi olması için sıkça başvurulan bir aydınlatma şeklidir. Yan ışık, kullanılması kolay bir şekildir ve daima iyi sonuç verir.
3. Ters Işık:
Işık kaynağı az veya çok konunun arkasındadır ve onu arkadan aydınlatır, gölgeler kameraya doğru uzar. Diğer aydınlatma şekillerine göre konu kontrastı daha yüksektir. Bu özelliği ters ışığı renkli fotoğraf için çok uygun olmadığını gösterir. Diğer taraftan bütün diğer aydınlatma şekillerine göre daha inandırıcı bir mekan ve derinlik hissi verir. Renkli çalışan fotoğrafçılar ters ışığı kullanımı zor fakat iyi kullanıldığı zaman insanı ödüllendiren bir şekil olarak düşünürler. Hemen hemen değişmez bir biçimde ters ışık kullanımı olağanüstü güzellikler ve ifadeler dünyasının kapısını aralar. En dramatik ışık formudur. İfade ve atmosfer kuvvetlendirmede sahipsizdir.
4. Tepe Işığı :
Işık kaynağı az çok konunun üzerindedir. Diğer aydınlatma şekilleri arasında en az fotojenik olanıdır. Çünkü düşey yüzeyler doğru renk verimi için yeterince aydınlanmazlar. Gölgeler çok küçüktür ve derinlik ifadesi veremeyecek şekilde görüntüde yer alır. Dışarıda bu tipik öğle güneşi ışığı dır. Fotoğrafa yeni başlayanlarca parlak ve güzel bulunduğu için tercih edilir. Deneyimli fotoğrafçılar dış çekimler için uygun zamanın güneşin nispeten alçakta olduğu sabah erken ve öğleden sonraki geç saatler olduğunu bilirler.
5. Alttan Gelen Işık:
Az çok konuların alttan aydınlatıldığı şekildir. Doğada mevcut olmayan bir aydınlatmadır. Bu tip aydınlatma doğal olmayan teatral etkiler yapar. İyi kullanılması zordur. Çünkü garip, gerçek olmayan fantastik etkiler oluşturur ve bunlar zorlama bir ifade taşır.
Ders Notları.
mükemmel bi kaynak burası çok teşekkürlerr
YanıtlaSil